elektrik port üyelik servisleri elektrik port üyelik servisleri

Dünden Bugüne Türkiye' nin Elektrik Serüveni |
2. Bölüm

Dünyada elektriğin bulunuşuyla başlayan ve ülkemizin elektrikle ilk kez tanıştığı Osmanlı Devleti dönemindeki önemli gelişmelere yazı dizimizin ilk bölümünde yer vermiştik. Bu yazıda ise Cumhuriyet dönemi sonrasında ülkemizdeki elektriksel gelişmeler yer almaktadır.



A- A+
24.09.2016 tarihli yazı 11703 kez okunmuştur.

Cumhuriyetin İlk Yıllarında Elektrik…
 

Türkiye Cumhuriyeti’nde elektrikle ilgili çalışmaların fitili 1923 yılında İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde ateşlenmiştir. Kongrede konuşan Atatürk; “Devletin yapısını yaşatmak için; dışa başvurmaksızın memleketin kaynak ve gelirleriyle idare etme çare ve önlemlerini bulmak gerekir. Bütün memleketi kaplayacak elektrifikasyon teşebbüsünü Türk halkını kalkındıracak başlıca mevzulardan sayarız.” sözleriyle elektriğin üretiminde yerli kaynak kullanılmasının önemini vurgulamıştır.
 
1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu yılların verileri incelendiğinde elektriklendirilen şehirler sadece Tarsus, İstanbul ve Adapazarı'dır. O yıllarda aktif olarak çalışan santral sayısının 38 olduğu ve ülkemizin kurulu gücünün 32.8 MW olduğu görülmektedir.  
 
Cumhuriyetten sonra; ülkemizde başlayan sanayi devrimi ve hızlanan teşviklerle birlikte tüm şehirlerin aydınlatılması, kurulacak yeni endüstriyel tesislerde elektriğin kullanılması için çalışmalar başlatılmıştır. Öncelikli olarak büyük kentlerin elektrikle, küçük kentlerin ise hava gazıyla aydınlatılması amaçlanmıştır.
 
1923 yılında Adapazarı; 1925’te Adana, Trabzon, Artvin, Mersin, 1926’da Sivas, Aksaray, Konya, Kütahya; 1928’de Eskişehir Antalya, Afyon, Kırıklareli, Yozgat; 1930’da ise Balıkesir, Kastamonu, Tekirdağ ve Şanlıurfa elektriğe kavuşmuştur. Takvimler 1933 yılını gösterirken elektrik enerjisine sahip olan il ve ilçe merkezlerinin sayısı 110’u bulmuştur.


 
Elektriğin yaygınlaşmasıyla birlikte sanayide de elektrik kullanılmaya başlanmıştır. Şeker fabrikaları, çimento fabrikaları, sigara fabrikaları vb. sanayi kollarında elektriğin kullanılması ve şehirlerin aydınlatılması ciddi bir altyapı ihtiyacı yaratmıştır. Ülkemizdeki bu altyapı malzeme ihtiyacını karşılamak amacıyla Osram, Philips gibi firmalar ülkemizde fabrikalar açarak elektrik ürünleri üretmeye başlamışlardır. 
 
1926 yılına kadar İstanbul’un sadece Avrupa yakasında kullanılabilen elektrik; Arnavutköy–Vaniköy arasına sualtından döşenen enerji nakil hattıyla birlikte Anadolu yakasına da taşınmaya başlanmıştır. Bu hat aynı zamanda ülkemizdeki ilk sualtı iletim hattı olma özelliğini de taşımaktadır.
 
 


Arnavutköy - Vaniköy arasına döşenen ilk sualtı iletim hattı
 

 

1930'lu Yıllarda Türkiye'de Elektrik


1935 yılında devlet tarafından kurulan Maden Tetkik Arama (MTA), Etibank, Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ); sonraki yıllarda Devlet Su İşleri (DSİ), İller Bankası nın açılmasıyla elektrik altyapısı üzerine çalışmalar daha düzenli ve planlı bir hal almıştır. Bu yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’ nde elektriklendirilmiş il merkezi sayısı 43’tür. 1930' lu yıllarda kurulu gücümüz 126 MW olup, elektrik üretimimiz 213 kWh seviyelerindedir.
 
Etibank ve Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ)’nin ortak çalışmaları ilk meyvesini vermiş ve 1948 yılında Çatalağzı Termik Santrali kurulmuştur. Bu santral herbiri 22 kW güce sahip; 3 adet jeneratör grubundan oluşmaktaydı.
 

Çatalağzı Termik Santrali - 1948

Yine bu yıllarda faaliyet gösteren Seka Kağıt Fabrikaları, Karabük Demir Çelik Fabrikası gibi büyük fabrikalar kendi enerjilerini kendileri üretmek için santraller kurarak hem kendi kullanacakları enerjiyi üretmiş hem de fazla üretilen elektriğin çevrelerinde bulunan yerleşim yerlerinde kullanılmasını sağlamışlardır.
 
Bu yıllarda Etibank ve Enerji İşleri Etüd İdaresi'nin ortak çalışmaları sadece elektrik enerjisi üretimi bazlı olmayıp, elektriğin iletimiyle ilgili çalışmalar da yapılmıştır. Bu çalışmaların amacı ülke genelini kapsayacak bir iletim ağı oluşturmak olmuştur. Bu enerji ağı oluşturmak içinde binlerce kilometre enerji nakil hatları döşenmiş ve binlerce trafo bu sisteme bağlanmıştır.




1950'li Yıllarda Türkiye'de Elektrik


1952 yılında bugünkü elektrik şebekesinin alt yapısının ilk bağlantısı olan; İstanbul – Silahtarağa Termik Santrali ve Zonguldak – Çatalağzı Termik Santrali arasında yapılmıştır. 154 kV’luk bu iletim hattıyla Zonguldak’tan İstanbul’a elektrik takviyesi yapılmıştır. Bu bağlantı bugünkü enterkonnekte sistemin ilk bağlantısı özelliğini taşımaktadır.
 

Ülkemizin Bugünkü Yüksek Gerilim Enterkonnekte Sistemi
 
Yıllar 1950’yi gösterdiğinde; o yılların hükümetinin benimsemiş olduğu ekonomik politkalarında etkisiyle o yıllara kadar sadece devlet tarafından kurulan ve işletilen elektrik santrallerinin kurulum ve işletimi konusunda özel sektörün önü açılmıştır. Bunun sonucunda Adana bölgesinde elektriğin sağlanması için Çukurova Elektrik A.Ş. (ÇEAŞ) ve Antalya bölgesinde elektriğin sağlanması için Kepez Elektrik A.Ş. kurulmuştur. 1956 yılında Sakarya nehri üzerine dönemin en büyük hidroelektrik santrali olan Sarıyar Hidroelektrik Santrali; Etibank tarafından kurulmuştur. Her biri 40 MW'lık 4 alternatörle çalışmaya başlayan Sarıyar Hidroelektrik Santrali' nin kurulu gücü 160 MW’tır. 
 
1957 yılında  Etibank’ın çalışmaları sonucu 154 kV’luk iletim hattıyla İstanbul boğazı ilk kez geçildi. Vaniköy ve Etiler semtleri arasında kurula bu hattın iki kulesi arasındaki uzaklığı 1782 metre olup, deniz seviyesinden yüksekliği 59 metredir.



 

1960'lı Yıllarda Türkiye'de Elektrik

1963 yılında kurulan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı o zamana kadar elektrik işleri ile ilgilenen Etibank, DSİ, EİEİ gibi kurumların çalışmalarını kendi çatısı altında toplamıştır. Bu yıllarda ülkenin kurulu gücü yaklaşık 2000 MW seviyelerindedir.
 
Elektriğin ülkenin dört bir yanında üretilir ve kullanılır hale gelmesiyle birlikte yaşanan aksaklıkların artması elektrik enerjisinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın altında yapılandırılacak bir kurum tarafından planlanması ve yönetilmesi ihtiyacını yaratıyordu. 15.07.1970 tarihinde TBMM’ görüşülen ve kabul 1312 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Kanunu’ nun yürürlüğe girmesiyle birlikte; devletin genel enerji ve ekonomi politikalarına uygun olarak, ülkenin ihtiyacı olan elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve ticaretini yapmak amacıyla Türkiye Elektrik Kurumu(TEK) kurulmuştur. Bu kanunla birlikte belediyeler ve iller bankası dışında kalan tüm bölgeler TEK’e bağlanmıştır. 
 
 

1970'li Yıllarda Türkiye'de Elektrik

1970 li yıllarda yaşanan siyasi gelişmeler tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’ yi de enerji konusunda sıkıntıya sokmuştur. Elektrik üretiminin ham madde nedeniyle dışa bağımlı olması ülkenin ihtiyacı olan elektriğin karşılanması konusunda büyük sıkıntılar yaşanmıştır. İhtiyaca cevap verilememesi nedeniyle bu yıllarda tüm ülkede tüketimi azaltıcı önlemler alınmasını gerektirmiştir. 

Türkiye’nin hala en büyük hidroelektrik santrallerinden biri olan Keban Hidroelektrik Santrali de 1974’te devreye alınmıştır. 
 


Elektrik konusunda yaşanan sıkıntılı günler gazete manşetlerinden de anlaşılmaktadır.
(10 Eylül 1974 Tarihli Hürriyet Gazetesi Manşeti)

 
1970’li yılların kayıtları incelendiğinde ülkenin sadece %40’ının elektrik enerjisinden faydalanabildiği gözükmektedir. Yine bu yıllarda ülkenin kurulu gücü 2500 MW seviyelerinde olup, elektrik enerjisi üretim değerlerimiz 8,6 milyar kWh seviyelerine ulaşmıştır. 

1980'li Yıllarda Türkiye'de Elektrik


Sonraki yıllarda 1312 sayılı kanununun yerine yürürlüğe giren; 2705 sayılı kanunla birlikte 1982’ de belediyelere bağlı olan tesisler 1986 yılında da iller bankasına bağlı olan tüm elektrik tesisleri de TEK’ e devredilmiştir. 
 
1984 yılında yürürlüğe giren 3096 sayılı kanun ile birlikte o zamana kadar devlet tarafından üretilen, iletilen ve dağıtılan; elektriğe özel sektör yolu açılmıştır. Günümüzde sıkça duyduğumuz Yap – İşlet – Devret (YİD) modeli dediğimiz model bu kanunla birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Kanunun çıkarılmasında ki amaç mevcuttaki kamuya ait elektrik tesislerinin işletme haklarının özel sektöre devrine imkan sağlayarak, TEK’ in tekelliğini ortadan kaldırmaktır.
 
Yine 1984 yılında, günümüzde dahi Türkiye’nin en büyük termik santrali olma özelliğini taşıyan; ve  kurulu gücü 1355 MW olan; Afşin Elbistan Termik Santrali devreye alınmıştır.


 
3096 Sayılı Kanunun bir sonucu olarak kendi lokasyonlarında elektrik üretimi, iletimini dağıtımını yapmak üzere 10 şirket belirlenmiştir. Bu şirketler daha önceden imtiyazlı olarak kurulan ÇEAŞ ve KEPEZ A.Ş. ile aynı imtiyazlara sahip olmuşlardır. Gerek sözleşmelerdeki eksiklikler, gerek kanununun boşlukları devlet ile şirketleri defalarca kez karşı karşıya getirmiş olup yeni davaların açılmasına neden olmuştur.
 
 İlginizi Çekebilir: Türkiye Elektrik Dağıtım Bölgeleri - 1
 İlginizi Çekebilir: Türkiye Elektrik Dağıtım Bölgeleri - 2

 

1990'lı Yıllarda Türkiye'de Elektrik

1992 yılına gelindiğinde 1983 yılında GAP projesinin bir parçası olarak yapımına başlanan; günümüzde de Avrupa ve Türkiye’nin en büyük hidroelektrik santrali olan Atatürk Hidroelektrik Santrali 2400 MW kurulu gücüyle devreye alınmıştır.
 


Avrupa ve Türkiye'nin En Büyük Hidroelektrik Santali Olan Atatürk Hidroelektrik Santrali
 
O yıllarda elektrik kullanımının her geçen geçen daha da artıyor olması, elektriğin üretim, iletim ve dağıtım işini üstlenen Türkiye Elektrik Kurumu'nun (TEK) iş yükünü arttırmış ve yönetim konusunda büyük sıkıntılar yaşanmasına neden olmuştur.

1993 yılında çıkarılan Kanın Hükmünde kararname ile TEK özelliştirme kapsamına girmiştir. Bu kapsamda TEK; Türkiye Elektrik Anonim Şirketi (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ) olmak üzere ikiye ayrılmıştır. TEAŞ’ın görev sorumluluğu "Elektriğin Üretimi ve İletimi" iken, TEDAŞ’ ın görev sorumluluğu ise adından da anlaşılacağı gibi "Elektriğin Dağıtımı" dır. 

 

2000'li Yıllarda Türkiye'de Elektrik

2001 yılı; elektrik konusunda radikal kararların alındığı önemli yıllardan biri olma özelliğine sahiptir.  Öncelikle Bakanlar Kurulunun almış olduğu bir karar ile TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi  (TEİAŞ),  Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ), Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) olmak üzere dörde ayrılmıştır. Bu yeni yapılanmayla, adlarından da anlaşılacağı gibi; TETAŞ "Elektriğin Toptan Satışıyla", TEİAŞ "Elektriğin İletimi" ile, EÜAŞ ise "Elektriğin Üretimi" ile ilgilenecektir.

1970'ten Günümüze Türkiye'nin Elektrik Sistemi Yapılanması
 
Elektrik sektöründe yaşanan sıkıntıların bir kanunla giderilmesi amaçlanarak; “elektriğin kaliteli, yeterli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreye verdiği zararın minumuma indirilerek tüketiciye sunulması; rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine uygun olarak faaliyet gösterebilecek mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik piyasasının oluşturulması ve bu piyasanın düzenlenip; denetlenmesini sağlamak” amacıyla 3 Mart 2001 tarihinde 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu devreye girmiştir.
 
Elektrik Piyasası Kanunu’nun çıkarılmasının ardından, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ nun kurulmasıyla birlikte dağıtım şirketlerinin yukarıda bahsi geçen kanun içeriklerine uyumlu çalışıp çalışmadığına dair incelemeler başlatılmıştır. Bu çalışmaların bir sonucu olarak 2002 yılında İstanbul Anadolu yakasının elektriğin dağıtımını üstlenen AKTAŞ firmasının sözleşmesi Danıştay tarafından kamu yararına hareket etmediği gerekçesiyle iptal edilip; tüm görev ve sorumlulukları TEDAŞ’a devredilmiştir.
 
Yine aynı kanunun hükümlerine uymadığı gerekçesiyle 1950 yılından beri faaliyet gösteren ÇEAŞ ve KEPEZ Elektrik in sözleşmeleri 2003 yılında iptal edilerek, işletmesini üstlendiği elektrik tesisleri TEİAŞ, TEDAŞ ve EÜAŞ’ a devredilmiştir.
 
2004 yılında yayınlanan Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ile önceden tam bir fiyaskoyla sonuçlanan TEDAŞ’ın özelleştirme süreci yeniden başlatılmış oldu. TEDAŞ' ın özelleşme sürecinin soncunda; özel bir yapıya sahip olan Kayseri Elektrik şirketinin bölgesinin de dahil edilmesiyle birlikte 21 dağıtım bölgesi ve bu bölgelerde elektriğin dağıtımını yapacak şirketler kuruldu.

 

Sonuç


Osmanlı Devleti’nden beri süregelen elektrik enerjisi üretimi ve alt yapısı hususunda yapılan çalışmalar günümüzde de hız kesmeden devam etmektedir. 1900’ lü yıllardan günümüze elektrik üretim ve elektrik tüketim verileri incelendiğinde; ülkemizde 1970’ ten sonra ciddi bir ivmelenme olduğu gözükmektedir.

1970 yılında 2235 MW seviyelerinde olan kurulu gücümüz; 2015 yılı verileri incelendiğinde 73150 MW seviyelerine gelmiştir. Elektrik üretimi için kullanılan ham madde durumları incelendiğinde yıllardan beri termik üretime bir yönelim olduğu gözükmektedir. Artan tüketim ihtiyacına hızlı cevap verilebilecek yapıya sahip olan doğalgaz santrallerinin gerek sayıları gerekse üretim değerleri her geçen gün biraz daha artmaktadır.
 


1970 Yılından Günümüze Ülkemizin Elektrik Enerjisi Analiz Tablosu
 
Ülkedeki enerji üretim verilerini incelediğimizde termik üretim dediğimiz buhar gücüyle çalışan santraller elektrik üretimimizin başlarda %100’ünü karşılamaktayken bu oran günümüzde %58 seviyelerine kadar düşmüştür. Son yıllarda artan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla yapılan elektrik üretimi de azımsanamayacak seviyeye gelmesine rağmen yeterli düzeyde değildir.

Ülkemizde son yıllarda süreki olarak gündeme gelen cari açık sorunun büyük bir kısmı (%60-%70) enerji kaynaklıdır. Ülkemizin yıllardan beridir süregelen enerji üretiminin büyük bir kısmının termik santraller (özellikle doğalgaz) tarafından sağlanıyor olması gerek elektrik konusunda dışa bağımlı kalmamıza gerekse mali büyük sıkıntılara neden olmaktadır. Hal böyle olunca yazımın başında da belirtmiş olduğum Atatürk'ün 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi'nde elektriksel gelişmeler için söylemiş olduğu “Devletin yapısını yaşatmak için; dışa başvurmaksızın memleketin kaynak ve gelirleriyle idare etme çare ve önlemlerini bulmak gerekir." sözünün günümüz enerji politikalarının da nasıl yönlenmesi gerektiğini anlatır niteliktedir. Günümüzde elektrik üretmek için yerli ham maddelerin kullanılması ve yenilenebilir enerji sistemlerinin ülkemizin elektrik üretimindeki payının arttılması gerektiği aşikardır.

Son olarak; 2015 yılı verilene baktığımızda kurulu gücümüzün 73146 MW seviyelerinde olduğu ve yıllık 261728,4 GWh üretimimizin %57,9 Termik, % 35,4 Hidrolik, %6,7 yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandığı belirlenmiştir.


 

Kaynaklar:

► Enerji Sektörünün Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihindeki Gelişimi ve Yasal Süreç, 2011
► Elektrik Mühendisliği Dergisi
► Türkiye' de Elektriğin Tarihsel Gelişimi - Naziye Özdemir; Ankara - 2011
► Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi - Dünya ve Türkiye Enerji İstatistikleri
► www.emo.org.tr
► www.teias.gov.tr
► www.tetas.gov.tr
Çağdaş Ozan Pamuk Çağdaş Ozan Pamuk Yazar Hakkında Tüm yazıları Mesaj gönder Yazdır



Aktif etkinlik bulunmamaktadır.
ANKET
Endüstri 4.0 için En Hazır Sektör Hangisidir

Sonuçlar