elektrik port üyelik servisleri elektrik port üyelik servisleri

2020'de Teknolojide Trend Olan Gelişmeler

2020 yılı özellikle COVID-19 pandemisi ile birlikte oldukça zor bir yıl oldu. Pandemi nedeniyle ekonomiler durma noktasına geldi. Ancak elektronik sektörünün ve teknolojinin ilerleyişi durmaksızın devam ederken sadece temposunda bazı değişimler oldu. Bu yazıda 2020 yılında trend olan teknolojik gelişmeleri ve değişimleri inceleyeyeceğiz.



A- A+
28.12.2020 tarihli yazı 8248 kez okunmuştur.

Evden Çalışma

COVID-19‘un yayılmasını önlemek amacıyla şirketler çoğunlukla evden çalışma modeline geçti. Böylece video konferanslar ve bulut tabanlı uygulamalar yaygınlaştı ve dolayısıyla 2020 yılında sunuculara olan talep de artmış oldu. Bu da şirketleri yeni veri merkezi arayışlarına itti. Bu alandaki bazı büyük gelişmeler ise şunlardı:



nVidia ARM’ı satın alarak Intel hakimiyetindeki sunucu ortamında bir alternatif oluşturdu.
AMD , Intel-Altera sunucu ortamı ile rekabet etmek adına Xilinx’i satın aldı.
Marvell veri – ağ iletişimi imkanları için Inphi’yi satın aldı.

Siber Güvenlik

Evden çalışmanın yaygınlaşması bazı olumsuzlukları da beraberinde getirdi. Özellikle günlük işlerin daha çok e-mail gibi ortamlar üzerinden yapılmaya başlanması ile birlikte şifre avcılığı ve kötü amaçlı yazılım saldırıları artmış oldu. UL Küresel İş Geliştirme Yöneticisi Gonda Lamberlink bu konu ile ilgili olarak “Bu siber saldırıların amacı çalışanların ve bilgi-işlem sistemlerine erişen diğer kişilerin daha az güvenlikli ev ağlarından bağlanmalarını fırsat bilerek bundan yararlanmaktır. Çalışanların COVID-19 önlemlerinin kaldırılmasının ardından işe döndüklerinde oluşabilecek bir risk ise güvenilir bilgi-işlem ortamına gizliliği ihlal edilmiş olan cihazları getirecek olmalarıdır. UL bu risklere dikkat çekerek daha sıkı siber güvenlik politikaları uygulanmasını öneriyor” açıklamalarında bulundu.
Çeşitli platformlar güvenlik sorunlarının çözüm arayışlarını farklı şekillerde ele alıyor. Örneğin Intel Secure Device Onboard  (SDO) platformu ,geleneksel paylaşımlı-anahtar (public-key) yöntemlerinden farklı olarak uç nokta kimlik doğrulamanın gizlendiği güvenli anonim kanallar sağlayan Enhanced Privacy ID (EPID) teknolojisini kullanıyor. Bir diğer yaklaşım ise güvenli şifre depolaması için güvenli platform modülü (TPM) ile birlikte açık anahtar altyapısı (PKI) teknolojisi kullanmak.

Özgün tasarım üreticileri (OEM) ve orijinal ekipman üreticilerinin (ODM) PKI ve TPM uygulamasına yardımcı olmak için , Sectigo ve Infineon firmaları güçlerini birleştirdi. Sectigo websiteleri korumak için otomatikleşmiş bir PKI yönetim sistemi sağlıyor. Yarı iletken çipleri ile tanınan Infineon ise üretim süreci boyunca cihazları korumak için güvenlik iş ortaklığı ağı sağlıyor.


5G’nin Gelişimi

5G iletişim teknolojisi 2020’de yaygınlaşmaya devam etti. Ticaret savaşlarından dolayı Huawei’nin ithalat kısıtlamalarına maruz kalması ve dünya çapında 4G hacmindeki daralma yaşanması gibi aksamalara rağmen 5G’li telefonların fazlaca yarı iletkene (özellikle RF kısmında) sahip olmasından dolayı yarı iletkenlere duyulan talep güçlü kalmaya devam etti. Yine de akıllı telefonlar ve IOT cihazlarındaki 5G gelişmeleri COVID-19 ‘dan etkilenerek yavaşladı.

5G teknolojisinin oluşum süreci sürüm 16 ve sürüm 17 standartlarının hızla tamamlanmasına bağlı olduğundan  Mobile Congress 2020 ve diğer etkinliklerin ertelenmesi, standartlarda ilerleme kaydedilmesi için gerekli olan görüşmeleri de engellemiş oldu. Online görüşmeler bir noktaya kadar yardımcı olsa da kokteyl ve yemekler gibi ortamlarda yapılan yüz yüze görüşmeler kadar verimli olamadığı belirtiliyor.

Her şeye rağmen, 5G teknolojisi ilerleyişini sürdürmeye devam ediyor. NTT DOCOMO’nun 5G laboratuvar Başkan Yardımcısı Takehiro Nakamura 2020 VLSI Technology & Circuits sempozyumunda 5G’nin gelişimi ve mobil iletişim teknolojilerinin 6G için gelişimi üzerine açıklamalarda bulundu. Nakamura özellikle 5G’nin ticari olarak bir çok ülkede hizmete başlarken 6G çalışmalarının da başlangıç aşamasında olduğuna değindi. Ayrıca 5G’nin gelişimi ve 6G için veri hızı ,kapasite ,kapsama,gecikme maliyeti,enerji verimliliği,güvenilirlik gibi konularla ilgili olarak daha yüksek bir performans sergilenmesi gerektiğini belirtti.


Test ve Ölçüm

Technavio Araştırma Şirketi’nin pazar araştırmasına göre , test ve ölçüm endüstrisi 2020 ile 2024 arasında yıllık ortalama %4 büyüme sağlayacak. Bu büyümeyi teşvik eden temel ürünler içerisinde kablosuz test ekipmanları, genel amaçlı test ekipmanları , yarı iletken test ekipmanları ve gerçek zamanlı test ekipmanlarının yanı sıra son kullanıcı ürünleri (uzay, savunma sanayi, telekomünikasyon, yarı iletken ve elektronik vb.) bulunuyor.


2020 yılında test ve ölçüm ekipmanlarının gelişmesindeki en büyük etmenlerden biri 5G teknolojisinin ortaya çıkışı oldu . 5G alanda en büyük tedarikçilerden biri ,GTI (Global TD-LTE Initiative) tarafından 3 yıl üst üste “mobil cihaz teknolojisinde en inovatif buluş” ödülü ile  ödüllendirilen Keysight firması oldu. Firmanın 5G şebeke emülatör platformu mobil operatörler, test laboratuvarları ve 5G’nin yaygınlaşmasını hızlandıracak çipset ve cihazların üreticileri tarafından kullanıldı. Bu yıl test konusunun en önemli olduğu alanlardan biri otonom uzay aracı teknolojisi oldu. Çip tasarımcıları ve otonom araç geliştiricileri “shift-left” adı verilen bir test tekniğinden yararlandı. Shift-left test metodu yazılım testlerinin yazılım yaşam döngüsünün başında yapılması yaklaşımıdır. Yazılım dünyasında amaç hataları sürecin başlarında bulmak ve önlemektir.

Tedarik Zinciri

Pandemi tıpkı diğer pazarlar gibi elektronik pazarında da tedarik zincirinin bozulmasına yol açtı. Modern tarihimizde ilk defa ülkeler vatandaşlarının ve çalışanların evde kalmasını, sosyalleşmeden kaçınmasını ve sosyal mesafe uygulamasını istedi.  Dassault Systemes Başkan Yardımcısı Florence Verzelen’e göre çalışanları, işleri ve tedarik zincirini korumak adına yapılması gereken 5 eylem aşağıdaki gibi ;

Çalışanlar korunmalıdır
Finansal sağlık korunmalıdır.
Pazarlama ve satışlar uyarlanabilir olmalıdır.
Tedarik zinciri koruma altına alınmalıdır
Ekosisteme yardımcı olunmalıdır

Teknolojide önemli trendlerden biri tedarik zincirinin dijital hale getirilmesi ve 3D yazıcıların kulanımının yaygınlaşması oldu. Bu süreç, tasarım ve üretimin sıkı bir bütünleşmesine doğru ilerleyen bir trend ile aynı çizgide ilerliyor. Dijitalleştirme ayrıca şebeke modelleme ve simülasyon kullanılması ile tedarik zinciri sürecinin optimize edilmesine yardımcı oldu.


Pandemi, elektronik komponent ve yarı iletken tedarik zinciri özelinde ise farklı sonuçlar ortaya çıkardı. ECIA (Electronic Components Industry Association) araştırmasına göre elektronik komponent satış tahminleri haziran ayında mayıs ayına göre artarak  113 puana yükseldi. İyileşen satış tahminleri elektromekanik , pasif bileşen ve yarı iletken kategorileri dahil olmak üzere tüm büyük komponent çeşitlerinde gözlemlendi. Bununla birlikte, ECIA’nın elektronik komponent satış trendi araştırmasına göre satışlar Kasım 2020 ‘de biraz azalarak devam ediyor .Genelde, satışların Ekim ve Kasım boyunca güçlü seyretmesi bekleniyordu. Ancak, ekonomik çevredeki zayıflama beklentileri de kısa vadede etkiliyor olabilir. 
 

Enerji Tüketimi

COVID-19’un dışında bu yılın en önemli zorluklarından biri de iklim değişikliği karşısında artan enerji tüketimiydi. ARM araştımacı mühendisi Greg Yeric Tasarım Otomasyon Konferansı (DAC) açılış  konuşmasında yarı iletken alanında karşılaşılan enerji tüketimi sorunlarını ele aldı.


Yeric, bu muhteşem ilerlemenin küresel sorumlulukları da beraberinde getirdiğine dikkat çekti. EDA(Electronic Design Automation) ve yarı iletken topluluklarının ürettiği sistemler dünya enerji tüketiminde büyük pay sahibi olurken birçok haberde Facebook ve Google veri merkezlerinin ve Bitcoin madenciliğinin dünya elektrik tüketiminin çoğunda pay sahibi oldukları belirtiliyor.Bu durum çip ve elektronik endüstrisinin büyümeye devam etmesi ile birlikte  sürdürülebilirlik açısından endişe verici görünüyor.

Nükleer Enerji

Nükleer enerji bu yılın enerji alanındaki yükselen yıldızlarından biri oldu. Oregon menşeili NuScale Enerji firması, icat ettikleri küçük modüler reaktör (SMR) için  Amerikan Nükleer Düzenleme Komisyonu’nun, tasarım belgelendirmesi müracatının son aşamasını tamamladığını duyurdu.


Bu duyuru SMR teknolojisinin ticarileşmesine ve elektrik üretimi ,merkezi ısıtma, tuzlu su artıma gibi ısı enerjisi kullanılan uygulamalar için  güvenli , ekonomik, karbon içermeyen bir enerji sağlamak adına yardımcı oldu. SMR teknolojisi tamamı fabrika üretimi olan basınçlı su reaktörü teknolojisinin daha güvenli, küçük ve ölçeklenebilir versiyonunu kullanarak 60 MW elektrik üretebilen modül barındırıyor.Bu ölçeklenebilir – 12 adede kadar güç modülü barındırabilen enerji santrali- tasarım, karbon içermeyen enerjinin faydalarını ve gigawatt mertebesindeki nükleer santrallerinin finansal yükümlülüklerini azaltabildiğini ortaya koyuyor.

Yüzen Rüzgar Santralleri

Nükleer enerjinin yanı sıra , sıklıkla unutulan diğer bir enerji kaynağı da rüzgar türbinleridir. Ne yazık ki karaüstü rüzgar enerji pazarı gelişmiş ülkelerin çoğunda kara alanı yetersizliğinden dolayı doymuş durumda. Buna rağmen, denizüstü rüzgar enerji santralleri küresel pazara oldukça önemli bir potansiyel barındırıyor. Denizüstü rüzgar türbini teknolojisinin bir dezavantajı ise 50 metreye kadar derinliğe sahip alanlarda kullanılabilmesiyle sınırlı kalması. Bu da kurulabileceği yeri önemli ölçüde kısıtlıyor. Ancak yüzebilen rüzgar santralleri bu sorunu büyük ölçüde çözebilir ve denizüstü rüzgar santrallerinin ABD’nin batısı , Japonya ve Kuzey Avrupa’nın derin sularında kullanımına olanak tanıyabilir.


Bu yıl Norveç dünyanın en büyük yüzen rüzgar santralinin yapımına başladı. “Hywind Tampen” adlı proje bölgedeki petrol ve gaz sondaj sahaları için yenilenebilir enerji sağlayan ilk yüzen denizüstü rüzgar santrali olacak. Rüzgar santralinin 88 MW kapasitesiyle bu sahaların yıllık enerji ihtiyacının %35’ini karşılayabileceği öngörülüyor.

Yapay Zeka

MIT’nin “Breaktrough Technologies” 2020 yılı listesinde iki tane yapay zeka uygulaması yer alıyor ; AI ile keşfedilmiş moleküller ve mini AI. İlk uygulamada, bilim insanları ilaç benzeri bileşenleri ortaya çıkarmak için yapay zeka kullandı. İkincisi çalışmada ise konu yapay zeka uygulamalarının mobil telefonlarda kullanılması yer alıyor. Teknoloji devleri ve üniversiteler, mevcut derin öğrenme modellerini yetenekleri kaybolmadan küçültebilmek için yeni algoritmalar üzerinde çalışırken aynı anda yeni geliştirilmekte olan özelleşmiş bir yapay zekalı çip nesli küçük bir boyuta yüksek işlem gücü sığdırmayı ve daha az enerji ile çalışmayı vadediyor.
Silicon Valley Robotics firma müdürü Andra Keay , Arm DevSummit etkinliğinde “Robotiğin Beş Kanunu Üzerine Yapay Zekanın Etkisi” konulu bir sunum gerçekleştirdi. Yaptığı sunumda Asimov’un 3 Robot Yasası’ndan bu yana iyi niyetli gruplar ve küresel girişimler tarafından yüzlerce etik ilkenin geliştirildiğini belirtti. Ayrıca yine konuşmasında bu yasaların “Robotiğin Beş Kanunu” olarak güncellendiğini belirtti.

Yapay Zeka Eğitimi

Yapay zeka , otonom sürüş ve endüstriyel otomasyon gibi kritik amaçlı sistemleri de içeren geniş çaplı uygulamalarda kullanılıyor. Ancak bu durum muhtemel saldırı noktalarında yeni güvenlik açıkları oluşturabiliyor. Güvenlik ekipleri, bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışırken yapay zekanın güvenlik alanında nasıl etkiler oluşturabileceğinin de farkında olmalı. Yapay zeka güvenliği için üç önemli bakış açısı bulunuyor:

Yapay zeka ile çalışan sistemleri korumak (eğitim verilerini , modelleri ve eğitim hatlarını korumak )
Güvenliği arttırmak için yapay zekayı güçlendirmek (makine öğrenmesi ile modelleri anlamak, saldırıları ortaya çıkarmak, siber güvenlik süreçlerini otomatik hale getirmek)
Yapay zekanın saldırganlar tarafından kötü kullanımı sezmek ( saldırıları tanımlamak ve savunma yapmak)



Uzmanların da doğruladığı üzere sayıları gittikçe artmakta olan veri merkezleri, aşırı miktarda eneji tüketimine yol açıyor. Yapay zekanın ve bulut bilişimin yükelişinin de bu durumu hızlandıracağı düşünülüyor. ABD eski başkanlarından Al Gore da DAC2020 açılış konuşmasında bu duruma değinerek “Bir MIT çalışması, büyük yapay zeka modellerini eğitirken oluşan emisyon miktarının ortalama bir Amerikan aracının kullanım süresince oluşturacağı emisyondan neredeyse 5 kat fazla olduğunu ortaya çıkardı.” ifadelerini kullandı.

Robotları VR ile Eğitmek

Bu yıl Toyota Araştırma Enstitüsü Sanal Robotik Etkinliği düzenledi. Bu etkinlikte robotik ile ilgili araştırma ve geliştirme faaliyetlerini, makine destekli bilişsel teknolojisini ve akıllı ev gibi diğer birçok uygulamasını sergiledi. Bu etkinlik fimanın evlerde kullanılabilecek insan-destekli robotlarının üretim stratejisini ve gerçek zamanlı gösterimler ile katedilen teknolojik gelişmeleri gösterdi ve böylece Toyota’nın robotik çalışmaları ile ilgili ilk detaylı görünümü sunmuş oldu. Buna göre araştırmacılar bir robotu eğitmek için sanal gerçeklik kullandı. İlk önce bir sanal mutfak yaratıldı.


Ardından VR kulaklık ve el kontrol cihazı ile eğiticiler robota bir yüzeyin nasıl temizleneceğini göstrdi. Bu eğitim süreci içerisinde robot, kamera aracığıyla gördükleri ile eğitici tarafından uygulanan temizleme eylemini ilişkilendirerek öğrenmeyi sağladı. Doğal olarak , bu ilişkilendirme belli bir görev ile sınırlı kaldı. Daha ilerisi için , TRI araştırmacıları robota yeni ortamlar için öğretilebilecek şeyleri arttırmaya çalışacak. Amaç robotların yeni ortamlarda uygulamak için eşya taşıma, kıyafet katlama gibi yeni  görevlere alışmasına yardımcı olmak. Ayrıca robotlar öğrendiklerini diğer robotlara da aktarabilecek.

Cobot

Robotların insanların yakınında nasıl güvenli bir şekilde çalışabilecekleri konusu uzun zamandır merak edilen bir konu. Medikal tesislerde ve montaj hatlarında insanlarla yanyana çalışan bu karmaşık ve hassas robotlar için bir isim bile verilmiş. Bu robotlara “collaborative robot” (işbirlikçi robot) ya da “cobot” deniyor. Çünkü bu “cobot”lar insanlarla herhangi bir zarar vermeden yanyana çalışmak için yeterince bilinçli ve hassas.


Fabrika ve depo dışında , cobotlar eczanelerde ve hastanelerde de kullanılmaya başlanıyor. Bu kibar yapılarına ek olarak cobotlar COVID-19 gibi biyolojik virüslerden de etkilenmiyorlar. Robotik sistemler özellikle hastalıkların önlenmesi, teşhis ve görüntüleme gibi alanlarda önemli ölçüde kullanılıyor. Pek çok şirket hemşirelerin günlük görevlerini hafifletmeye yardımcı olacak robotlar tasarladı. Bu şirketlerden biri olan Diligent Robotics “Moxi” adında esnek bir kola, kıskaç yapısında bir ele ve hareket yeteneğine sahip bir robot üretti.

Küçültülmüş Medikal Çipler

Bio-MEM olarak da adlandırılan ve biyolojik ölçümlerde kullanılan küçük elektromekanik cihazlar,  çip üzerinde laboratuvar (LOC)  ve mikro-toplam analiz sistemlerine (μTAS) olanak sağladı. Bio-MEM’ler daha çok biyoloji uygulamalara uygun mekanik parçalarla ve mikro ölçekli üretilen cihazlara odaklanırken , LOC  laboratuvar işlemlerinin ve deneylerinin küçültülerek çipler üzerine entegre edilmesi ile ilgileniyor.


Bu yıl Stanford mühendisleri koronavirüsü dakikalar içinde tespit eden genetik bir mikro-laboratuvar geliştirdi. Bu cihaz koronavirüsü 30 dakika gibi bir sürede tespit edebilen , kredi kartnın yarı boyutlarında bir mikro-laboratuvar oluşturmak için LOC teknolojisi kullandı.

Mini Dronelar

Elektronik ve mekanik komponentlerin bu denli küçülmesi  küçük insansız hava araçları ,diğer bir deyişle drone teknolojisinde bir devrime yol açtı. Örnek vermek gerekirse, “Black Hornet Nano” Prox Dynamics firması tarafından Norveç için üretilen bir askeri insansız hava aracı. 10cm x 2.5 cm boyutlarındaki bu “drone” alandaki askeri birlikler için bölgesel konum farkındalığı sağlıyor. Drone bir ele sığabilecek boyutlarda ve bataryası ile birlikte sadece 16 gram ağırlığında.


Bu küçük insansız hava aracının üzerinde biri ileri ,biri aşağı ,biri de 45 derecelik açıyla aşağı yönlü 3 kamerası bulunuyor. Black Hornet’in kameraları  gece görüş özelliği ,uzun dalga kızılötesi özellikli ve yüksek çözünürlüklü görüntü sağlayabiliyor.

Yangınla Mücadele Teknolojisi

ABD’nin batı yakasındaki eyaletlerde yaşanan son yangınlar nedeniyle Kaliforniya, Oregon ve Washington’da insanlar hızla tahliye edildi. Bu yangınlardan bazıları devasa yangınlara dönüşerek gökyüzünü kırmızıya boyadı. Son yaşanan yangınlar Portland ve Oregon’da çok yüksek hava kirliliğine yol açtı. Ayrıca Kaliforniya yangınlarında 1 milyon hektardan fazla alan yanarken bir çok canlı yaşamını yitirdi. Çeşitli teknolojik ekipmanlar bu devasa yangınlarla mücadeleye yardım ediyor, bu ekipmanlara bir örnek ise dronelar. Dronelar  yangınlar ile mücadelede yangın kaynaklarının gözlem ve tespitinden  itfaiye erlerine mücadele esnasında yardıma kadar bir çok noktada önemli rol oynuyor.


Büyük enerji santralleri de drone teknolojisini kullanıyor. Edison International şirketinin Güney Kaliforniya’daki işletmesi yüksek yangın riski bulunan bölgelerdeki dağıtım ve iletim hatlarını denetlemek için bilgisayarlı görme ve makine öğrenmesi kullanılan pilot bir proje yürütüyor. Benzer şekilde, PG&E (Pacific Gas and Electric) iletim hatlarının görsellerini analiz etmek ve hataları önceden tespit etemk için makine öğrenmesi modelleri uyguluyor. Akıllı robotlardaki gelişmeler yangınlarla mücadele teknolojisi için gelecek vaadediyor. Robotlar şimdiden ev ve işletmelerde çıkan yangınlarda yerel itfaiye ekiplerine yardım ediyor.

2020’de ABD’nin ilk yangınla mücadele robotu olan Howe and Howe Technologies firmasının “Thermite RS1 “ robotu Los Angeles’teki büyük yangında ekiplere yardımcı oldu. Bu robot yüksek çözünürlüklü ve kızılötesi görüntü ile riskli bölgelerde hareket kabiliyeti sağlayan kontrolcü  ile uzaktan kumanda edilebiliyor. RS1 önüne çıkan engelleri iterek hareketine devam edebilecek güce, merdivenden çıkabilecek çevikliğe  ve 200 psi basınçta 284 m3 su çıkışı yapabilme kapasitesine sahip.
 
Kaynak:


►designnews.com


ANKET
Endüstri 4.0 için En Hazır Sektör Hangisidir

Sonuçlar
Aktif etkinlik bulunmamaktadır.