elektrik port üyelik servisleri elektrik port üyelik servisleri

Geçmişten Geleceğe Otomobil Yakıtlarındaki Değişim

19. yüzyılın başlarında (1804) trenin icat edilmesiyle beraber yakıtların değişimi de başlamış oldu. Acaba geçmişte otomobillerimizde hangi yakıtları kullandık? Gelecekte araçlarımızda hangi yakıtları kullanacağız? O halde gelin birlikte araçlarda kullanılan yakıtların geçmişten geleceğe değişimini takip edelim.



A- A+
05.03.2014 tarihli yazı 20910 kez okunmuştur.
1900'lü yıllardan itibaren ülkeler arası savaşların büyük bölümü enerji kaynakları için yapılırken, gelişmiş ülkeler yenilenebilir enerji temin etmek adına milyarlarca dolar harcamaktadır. Her otomobil bir motorla çalışır ancak motorun hangi yakıtla çalışacağını onları geliştirenler belirler.
 
Yolculuğa ilk olarak kömürle çalışan buharlı otomobille başlandı. Sanayi devriminin iyice hissedildiği yıllarda (1769 yılında) bir Fransız mühendis olan Nicolas Joseph Cugnot ısı enerjisini hareket enerjisine çevirdi. Fakat her 15 dk’da bir suyun buharlaşması nedeniyle durmak zorunda kaldı. Durum böyle olunca Cugnot bu arabadan vazgeçti.



Şekil 1: Cugnot'un Buharlı Otomobili


► İlginizi Çekebilir: Chevrolet Volt | Elektrikli Otomobiller

 
Cugnot'un başarısızlıkları dıştan yanmalı motorların sonunu hazırladı. Durum böyle olunca içten yanmalı motorların otomobillerde kullanılması yüzyıllar boyunca devam ederek büyük teknolojileri de beraberinde getirecekti.

Dıştan yanmalı motorların otomobillerde kullanılması 19. yüzyılın ortalarına kadar sürdü. Nitekim içten yanmalıların otomobillerde kullanılması çok da mantıklı değildi. 1824 yılında yine Fransız mühendis Sadi Carnot tarafından içten yanmalı motorların temel ilkesini ortaya attı. 1830’da ise gaz yağıyla çalışan otomobiller imal edilmeye başlandı. Gaz yağının diğer ismi ‘kerosen’ 'dir ve bildiğiniz üzere geçmişte gaz yağı ısınmada, aydınlatmada hatta soğutmada da kullanılmıştı.

Benzinle çalışan motorun icadıyla beraber Alman mühendis Karl Benz tarafından 1885 yılında benzinle çalışan bir otomobili piyasaya sürüldü ve Benz şirketini kurularak Mercedes-Benz otomotiv sektörünün temellerini atmış oldu. Sanayi devrimiyle artık teknolojinin hız kesmeden devam edeceği belliydi. Uzun yıllar benzinin yerini başka enerji kaynakları alamadı. Bu nedenledir ki; petrolün önemi giderek artmaya başladı.



Şekil 2: 1916 yılında geliştirilen Mercedes-Benz
 
Biri 1902 yılında otomobillerde belki de petrolden sonra en etkili enerji kaynağını yani elektrik ile çalışan bir araba icat etti. Bu arabanın mucidi Ferdinand PORSCHE idi. İstenildiğinde elekrikle istenildiğinde ise petrolle çalışan araçların piyasada tutunamama nedenleri arasında içten yanmalı, yani petrolün çok fazla revaçta olması olarak gösteriliyor.

Günümüzde ise gerek dünya üzerindeki petrolün azalması gerekse güç yönetimindeki gelişmeler 20. yüzyılda fırsat verilmeyen
elektrikle çalışan otomobillerin önünü fazlasıyla açmaktadır.

Porsche tarihi böyle başlarken 1908 yılında kurulan ABD’li Henry FORD şirketi ise 1913 yılında ulaştığında günlük 1000 otomobil üretebiliyordu. Avrupa’nın ise ilk seri üretim otomobili 1919 yılında Citroen tarafından gerçekleştirildi.

Türkiye’nin ilk %100 yerli arabası DEVRİM  ise 1961 yılında üretildi ancak seri üretime geçemedi. İlk turbo motorlu aracın seri üretimini Chevrolet şirketi 1962 yılında gerçekleştirdi. Avrupa’da ise turbo motorlu aracın seri üretimini BMW yaptı. Bunları bir kenara bırakıp, geleceğin otomobil yakıtlarına gelin birlikte göz atalım.
 
                         

Şekil 3: Devrim Arabası | Eskişehir
            
Teknolojinin ivme kazanması, yakıtlara her geçen yıl değişmelere yol açmaktadır. İzninizle bor’la başlamak istiyorum. Bor geleceğin yakıtı olmaya aday. Türkiye’de oldukça rezervlere sahip bor, artık araştırma kısmını tamamlanmış ve önümüzdeki yıllarda faaliyete geçmesi planlanıyor.
 
Geleceğin hatta günümüzün enerji kaynakları arasında suda bulunan hidrojen atomu gösteriliyor. Su yosunlarının hidrojen emiliminin çok fazla olması bilim adamlarını bu konu hakkında araştırmalara sevk etmiştir. Hidrojen atomunun enerji verme yüzdesi göz kamaştırıyor. Hidrojenin var olması suya bağlı olduğundan, insanlık suyun değerini bilerek yaşamayı öğrenecektir diye temenni ediyorum. Yaşadığımız evrende enerjisini keşfedemediğimiz binlerce enerji kaynağının olmadığını ispat edemeyiz. Enerjiyle oluşan bir dünyadan enerjinin bu kadar sınırlı kalması zaten düşünülemezdi.

Biyodizel; kolza, ayçiçek, soya, aspir gibi bitkilerden elde edilen yağların veya hayvansal yağların bir katalizör-alkol reaksiyonlarından açığa çıkan bir yakıttır. Geleceğin yakıtları arasında gösterilen bu yakıt çevreye ve ekosisteme neredeyse hiç zarar vermemesi nedeniyle önemlidir. 
 
                

Şekil 4: Opel'in Gelecek Tasarımları



►İlginizi Çekebilir: Porsche’nin Tasarladığı İlk Araç Elektrikli Çıktı!

 
Avrupa komisyonu;   ‘’ Gelecekte Ulaşım yakıtları raporu’nda’’   elektrik, hidrojen, metan, biyo ve sentetik yakıtları geleceğin yakıtları olarak gösteriyor. Şu anda da etkin kullanımda olan LPG’nin geleceğin alternatif yakıtları arasında olacağını bildiriyor.

Avrupa komisyonu bu raporu araştırmaları doğrultusunda açıkladı. Bu raporun gerçekleşmesi demek, yalnız bir yakıta değil de birçok yakıta bağlı kalınması demektir. Teknolojinin gelişmesi bize bu konuda da kolaylıklar sağlıyor açıkçası.


Görünen o ki yakıtlardaki değişim hiçbir zaman durmayacak ve hatta hızlanarak devam edecek. Dünya’nın enerji kaynaklarındaki azalma sonrası ülkeler, hemen alternatif kaynaklar üreterek bir geçiş sürecini başlatacak.
 


 
Kaynak:

   ►  Wikipedia
   ►  Cnbce

 
onur akpınar onur akpınar Yazar Hakkında Tüm yazıları Mesaj gönder Yazdır



Aktif etkinlik bulunmamaktadır.
ANKET
Endüstri 4.0 için En Hazır Sektör Hangisidir

Sonuçlar